26 Aralık 2014
Sayı: SYKB 2014/01 (51)

2015’in kaderini devrimci sınıf mücadelesi tayin edecek!
2014’te devlet terörü
Kürt cephesi: 2014 yılına Kobanê direnişi damgasını vurdu
Devlet terörüne karşı devrimci sınıf mücadelesi
Ayvalıtaş davasında oyun sürüyor
Banka patronlarının grev korkusu!
2014: Katliam, yıkım ve direnişin yılı
Metal işçisi son sözünü söyledi
Gebze mitinginde metal işçisinden grev mesajı
“İşyerinde benim gibi isyan eden yüzlerce işçi var”
Kani Beko ve omuzdaşları sınıf mücadelesinin önündeki barikattırlar! - B. Seyit
“Bize yapılanlara sessiz kalmayın!”
Yeni bir yıl ve devrimci olanaklar
PEGİDA: Irkçı-faşist saldırganlığın yeni müfrezesi
Rusya’da otomobil işçilerinden grev hazırlığı
ABD-Küba ilişkilerinde yeni bir döneme doğru
Üniversitelerde faşist terör: Onlarca gözaltı!
Devrimci ilke ve taktiğin birliği
2014: Kamu emekçilerinin kitlesel-birleşik mücadele hattı ihtiyacı
EKK Çalıştayı Sonuç Bildirgesi
Emekçi kadınlar çalıştayı değerlendirdi
Emekçi kadın çalıştayı: Direniş özgürleştirir!
Kadın olmak
19 Aralık’tan bugüne direniş sürüyor!
BDSP 19 Aralık Direnişi’ni selamladı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Banka patronlarının
grev korkusu!

 

Anayasa Mahkemesi geçtiğimiz Ekim ayında, 2012 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün imzasıyla yasalaşan 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun bazı hükümlerini iptal etmişti. Bunlar arasında bankacılık işkolunda grev yasağının iptal edilmesi de bulunuyordu. Böylece 12 Eylül döneminde getirilen bankacılık işkolundaki grev yasağı kalkarak, işkolunda çalışan yaklaşık 200 bin kişiye grev yapma hakkı tekrar verilmiş oldu. Bankacılıkta grev yasağı dünyada sadece Türkiye ve Mozambik’te bulunuyordu.

İşkolunda, Türkiye Bankalar Birliği verilerine göre, Eylül 2014 itibariyle 199 binin üzerinde çalışan var. Bunların yarıya yakınının BASS, BASİSEN, BANKSİS, BANK-Sİ-SEN, BANK-SEN ve ÖZ-FİNANS-İŞ sendikalarına üye olduğu tahmin ediliyor. İş Bankası, Yapı Kredi, Akbank, Ziraat Bankası, Halkbank, Şekerbank, Arap Türk Bankası ve Bank Mellat çalışanları bahsi geçen bu sendikalara üye.

Anayasa Mahkemesi henüz gerekçeli kararı yayımlamadığı için, şimdilik bir grev kararı söz konusu olmasa da banka patronları geçtiğimiz günlerde olası bir grev karşısında ne yapacaklarını konuşmak için vakit kaybetmeden bir araya geldi.

Çalışanları sendikaya üye bankaların genel müdürleri Türkiye Bankalar Birliği (TBB) başkanı ve yönetimi ile bir araya gelerek, olası bir grevi “en az hasarla” atlatabilmek için bir çalışma grubu oluşturdular. Böylelikle banka içinde hangi birimlerin kritik olduğu belirlenerek olası grev kararlarına karşı önlem alma yoluna gidilecek. Dünyadaki uygulamaları da araştıracak olan bu çalışma grubu aynı zamanda dijitalleşme ile birlikte bankacılık sektöründe değişen iş dinamiklerinin de olası bir grevden nasıl etkilenebileceğini araştıracak.

Tüm patronlar için olduğu gibi banka patronlarının da en büyük korkusu işçi ve emekçilerin grev silahını kullanmalarıdır. Bu korkudan dolayı da önceden önlemlerini almak için bir araya geliyorlar. Bakıldığında her biri sektöründe rekabet içindedir ancak söz konusu ortak sınıf çıkarlarına dokunacak bir grev olunca birlikte davranmaktadırlar.

Bankalardaki bir grev, bankaların diğer finans kurumlarıyla entegre olmasından dolayı tüm finans sektörünü etkileyecektir. Banka sermayedarları korkularında haklıdır. Bunun yanında özellikle Haziran Direnişi’nden sonra beyaz yakalıların örgütlenme eğiliminin arttığı da bir başka gerçektir. Bu, banka işkolu için de geçerlidir. Zira işkolu emekçiler için oldukça yıpratıcıdır. Banka emekçilerinin ücretleri yoksulluk sınırı koşullarında hiç de yeterli değildir ve giderek düşmektedir. Aynı zamanda işsizlik baskısı bu işkolundaki emekçiler için sıklıkla karşılaşılan bir tehdittir. AKP dönemi ile giderek artan özelleştirme saldırıları kapsamında kamu bankalarında çalışanlar, bankaların özelleştirilmesi, şube sayılarının azaltılması gibi risklerle karşı karşıyadır. Zaten özel bankalarda her daim işsizlik baskısı yüksektir. Yanı sıra işkolunun kendine göre meslek hastalıklarından, çalışma saatlerinin uzunluğuna, mobbing gibi saldırılara kadar emekçileri yıpratan yönleri oldukça fazladır. İşkolundaki emekçilerin grev hakkına sahip bir şekilde örgütlenmesi kuşkusuz ki patronları rahatsız edecektir.

Türkiye’deki sendikal yasalar hakkında AİHM’de çıkan kararların da etkisiyle bankacılıkta grev hakkının getirilmesi anlamlı olsa da borsada grev yasağının olduğunu da unutmamak gerekir. Sermaye ve devleti düzenlerinin bekası için ipleri elden bırakmıyorlar.

Kapitalizmin krizinin şiddetlenmesinin beklendiği önümüzdeki dönemde kapitalistlerin, olası grev dalgaları karşısında hazırlık yapmaları doğaldır. Böylesi dönemlerde faturayı işçi ve emekçilere keserek kurtulmayı umanlar grev silahını kuşanmış işçi ve emekçilerden de ölesiye korkmaktadır. Ancak kağıt üzerinde yasal olsa da, sermaye devletinin, yasaklayamadığında işçinin grev hakkını fiilen ortadan kaldıran uygulamaları da unutulmamalıdır. Son Şişecam grevi deneyimi bu açıdan oldukça öğreticidir.

Bu nedenle önemli olan kâğıt üzerindeki haklar değil, işçi ve emekçilerin taban iradesine dayalı örgütlülüklerini kurarak, fiili-meşru mücadeleyle haklarına ve geleceklerine sahip çıkma iradeleridir. Banka patronları olası grevlere şimdiden hazırlık halindeyken banka işçileri de hazırlıklarını buna göre yapmalı, örgütlenmelidir.

 

 

 

 

Sendikalar Kanunu ile ilgili Anayasa Mahkemesi’nin son kararlarında hangi değişiklikler vardı?

2012 yılında yasalaşan 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun bazı hükümleri Anayasa Mahkemesi’nin 22 Ekim 2014 tarihli kararıyla iptal edilmişti. Mahkeme, yasanın 25. maddesindeki, sendikal nedenle işten atılan işçilerden 30’dan az işçi çalıştıran işyerlerinde çalışanlar ve 6 aydan az kıdemi olanların sendikal tazminat davası açma haklarını ortadan kaldıran hükmünü iptal etti. Böylece bu işyerlerinde çalışanlar da ‘sendikal’ gerekçeyle işten atılsalar bile, kıdemlerine bakılmaksızın işe iade davası açabilecek ve ‘sendikal tazminat’ alabilecekler.

Mahkemen kararlarından bir diğeri ise bankacılık ve belediye otobüsleri, şehir hatları vapurları gibi şehir içi toplu taşıma hizmetlerinde grev ve lokavt yapılamayacağına ilişkin kanun hükmünün Anayasa’ya aykırı bulunmasıydı.

AYM’nin iptal ettiği bir diğer hükümse lokavtla ilgiliydi. Yasanın 60. maddesinin 6 numaralı fıkrasına göre grup toplu iş sözleşmesi kapsamındaki uyuşmazlıklarda sendika grev kararını işyerlerinin bir kısmı için alsa da işveren lokavt kararını başka işyerleri için de alabiliyordu. Bu hüküm kaldırılmış oldu.

Ancak yasada yer alan çok sayıda sendikal hak ihlalinin iptal istemi reddedilerek çok sayıda yasak ve hak ihlali korunmaya devam etti. Mahkeme işkolu sendikaları dışında sendika kurulmasını engelleyen yasa hükümlerini anayasaya aykırı bulmazken, işkolu ve işyeri düzeyinde getirilen sendikal barajların iptal edilmesi talebini de reddetti. Ayrıca doğalgaz üretimi, petrol üretimi ve tasfiyesi ve dağıtımı işlerinde grev yasakları Anayasa’ya aykırı bulunmayarak devam ederken, grev ertelemesini grev yasağına dönüştüren 63. madde de değişmedi.

 
§